Yükleniyor, lütfen bekleyiniz.

Psikolojik Danışma Kuramları İnsan Hakkında Neler Söyler; Dr. Duygu Dinçer Anlattı

19.04.2019
Psikolojik Danışma Kuramları İnsan Hakkında Neler Söyler; Dr. Duygu Dinçer Anlattı
Dr. Duygu Dinçer, “Psikolojik Danışma Kuramları İnsan Hakkında Neler Söyler” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi.

Başakşehir ve çevresindeki ortaöğretim kurumlarından başarılı öğrencileri Üniversitemizde ağırladığımız İbn Haldun Konferansları’nın son oturumunda, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü öğretim üyemiz Dr. Duygu Dinçer, “Psikolojik Danışma Kuramları İnsan Hakkında Neler Söyler” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. 18 Nisan Perşembe günü Mukaddime Salonu’nda gerçekleşen konferansta Dr. Dinçer, ana hatlarıyla klasik ve modern dönemde ortaya çıkan psikolojik danışma kuramlarının insana bakışına dair bilgi verdi.

“İnsan Doğasını Anlamak İçin Kişinin Kendini Bilme ve Anlama Çabası Temel Kaynaklardan Biri”

Sunumuna klasik kuramcılardan bahsederek başlayan Dr. Dinçer, katılımcılardan gelen “Bu kuramcılar insana bakışlarını kendi yaşamlarına dayalı olarak mı şekillendirmişler?” sorusuna “Her insan kendi kişisel tarihinden beslenir. Psikoloji kuramcıları da insanı anlamak için kendi yaşam öykülerinden esinlenmiştir. Çünkü insan doğasını anlamak için kişinin kendini bilme ve anlama çabası temel kaynaklardan biridir.” diye yanıt verdi ve şu hususa dikkat çekti: “Elbette bu tür çabaların handikaplı bir tarafı da var. Öznel tecrübeyi mutlak gerçeklik olarak sunmaya, dolayısıyla tüm insanlar için geçerliymiş gibi sunmaya çalışıyorlar. Halbuki her psikolojik kavram her insanda ya da her kültürel yapıda ortaya çıkmayabilir. Burada da bilimin yanlışlanabilir olma özelliği devreye girmektedir” dedi. Sigmund Freud’un kuramından kısaca bahsederek konuşmasına devam eden Dr. Dinçer, bu kuramın determenistik bir bakış açısı olduğunu ve insanın ilk 5-6 yaşlarındaki davranış örüntülerinin, gelecekteki davranışlarını şekillendirdiğini öne sürdüğünü belirtti. Kuramı açıklarken “id”, “süperego”, “ego”, “bilinçdışı”, “kaygı”, “Oedipus kompleksi” gibi kavramlara temas etti.

Hollywood Filmlerinden Kesitlerle Jung’un Arketipleri

Carl Gustav Jung’un çalışmalarından da bahseden Dr. Dinçer, bu kuramdaki persona, gölge, bireyleşme serüveni ve arketip kavramlarından bahsetti. “Persona”nın, bizim diğer insanlara gösterdiğimiz yüzümüz; “gölge benlik”in ise insanın kendine bile itiraf etmediği, kabul edemediği bütün karanlık yanlarını içerdiğini söyledi. Arketiplerden söz ederken Jung’un bilge adam, kahraman, gezgin vb. arketiplerinin izlenme rekorları kıran pek çok Hollywood filminde kullanıldığını dile getiren Dr. Dinçer, çeşitli filmlerden kesitler sunarak bu arketipleri örneklendirdi.

Kültürün Kadın ve Erkek Davranışları Üzerindeki Etkisi

Dr. Dinçer’in sunumunda temas ettiği bir diğer isim, neopsikanalizin temsilcilerinden biri olan Karen Horney oldu. Klasik psikanalizin çocuğun aile içi ilişkilerine ve sosyal çevresine odaklanmayı ihmal ettiğini belirten Dr. Dinçer, Horney’in ihmal edilen bu noktayı kendi profesyonel gözlem ve deneyimleri doğrultusunda tamamladığını ifade etti. Ayrıca Horney’in, Freud’un erken çocukluk yaşantılarının kişinin yetişkinlik yaşantılarını mutlak suretle şekillendirdiği görüşüne tam olarak katılmadığını, yetişkinlik yaşamına kadar uzanan geniş tecrübeler yoluyla bu yaşantıların üzerine yenilerinin eklendiğini savunduğunu söyledi. Horney’in yaklaşımında dikkat çekici bir diğer unsurun, kültürün kadın ve erkek davranışları üzerindeki etkisinden söz etmesi olduğunu belirtti. Dr. Dinçer ayrıca Horney’in narsizme, kaygıya ve yalnızlığa bakışının da kendine has yönlerinden söz etti.

Frankl’a Göre İnsanın Aslî Amacı Anlamlı Bir Hayat Sürmek

Viktor E. Frankl’ın Logoterapi kuramından da bahseden Dr. Dinçer, onun insanı “bir onur ve haysiyet varlığı” olarak tanımladığını sözlerine ekledi. Frankl’ın “şimdi”nin gücünden ve insan değiştikçe aradığı/bulduğu anlamların, yaşam amaçlarının değiştiğinden söz ettiğini belirtti. Ayrıca Frankl’ın diğer düşünürlerin aksine mutluluğu bir amaç olarak görmediğini, aksine onu bir çıktı olarak gördüğünü söyledi. Frankl’a göre insanın aslî amacının anlamlı bir hayat sürmek olduğunu, mutluluğun bu anlam duygusunun bir çıktısı olarak ortaya çıktığını ifade etti. Son olarak Varoluşçu Psikoterapi’den de bahseden Dr. Dinçer, bu psikolojik danışma yaklaşımında insanın tinsel, kişisel, sosyal ve fiziksel olmak üzere 4 farklı boyutuyla ele alındığını belirtti ve tüm bu boyutların merkezinde insanın “tinsel” yönü olduğunu sözlerine ekledi.

“İnsan Doğasına İlişkin Farkındalığımızı Artırdığımızda, Yaptığımız İşin Etkisi ve Kalitesi de Artacaktır”

Dr. Öğretim Üyesi Duygu Dinçer insan doğasını anlamaya dönük çabaların yalnızca psikologluk ve psikolojik danışmanlık gibi mesleklere değil; birçok meslek türüne katkısı olabileceğinden söz etti ve konuşmasını, “Hangi mesleği yaparsak yapalım, insan doğasına ilişkin farkındalığımız olduğunda ya da bu farkındalığı artırdığımızda, yaptığımız işin etkisi ve kalitesi de artacaktır” sözleriyle noktaladı.

İbn Haldun Konferansları’nda Sosyal Bilimlere Dair Merak Edilenler Yanıt Buldu

Alanında uzman konuşmacıların katılımıyla başarılı lise öğrencilerine yönelik düzenlediğimiz İbn Haldun Konferansları’nda, psikolojiden uluslararası ilişkilere, sosyolojiden din bilimlerine, iktisattan hukuka sosyal bilimlerin hemen her alanına dair bilgilendirmeler yapılıyor, sosyal bilimlere dair merak edilenler yanıtlarını buldu. Bu bağlamda daha önce, Rektörümüz Prof. Dr. Recep Şentürk, “Sosyal Bilimci: Deney Tüpünün İçindeki Gözlemci”; Felsefe Bölümü öğretim üyemiz Dr. Enis Doko, “Yapay Zeka Çağında Sosyal Bilimlerin Geleceği”; Medya ve İletişim Bölümü öğretim üyemiz Dr. Hakkı Öcal, “Yeni Medyada Nasıl Yalan Söylenir” ve Tarih Bölümü öğretim üyemiz Dr. Vehbi Baysan ise “Son Dönem Osmanlı ve ‘Değişim’in Tarihi” başlıklı konuşmalarını gerçekleştirmişti.

Fotoğraflar