Yükleniyor, lütfen bekleyiniz.

Halil Berktay, Siper Savaşlarında Hayat ve Ölüm Üzerine Konuştu

14.12.2018
Halil Berktay, Siper Savaşlarında Hayat ve Ölüm Üzerine Konuştu
Prof. Dr. Berktay, “Siper Savaşlarında Yaşam ve Ölüm” konulu bir sunum yaptı.

1. Dünya Savaşı Seminer ve Panel Dizisi’nin 5 Aralık Çarşamba günü gerçekleştirilen ilk seminerinde siyasi ve askeri açıdan ana hatlarıyla ittifakları, açılan cepheleri ve verilen kayıpları anlatan Prof. Dr. Berktay; aynı dizi çerçevesinde 12 Aralık Çarşamba günü ise “Siper Savaşlarında Yaşam ve Ölüm” konulu bir sunum yaptı. Üniversitemizin Mukaddime Salonu’nda gerçekleştirilen seminerde, çeşitli cephelerde savaşan Alman, Rus, İngiliz, Fransız, Anzak ve Osmanlı askerlerinin siperlerinden fotoğraflar ve savaş ressamlarının çizdiği tablolar üzerinden, siper savaşlarında yaşananlar ve askerlerin gündelik hayatından detaylar paylaşıldı.

Siper Savaşları Nasıl Ortaya Çıktı?

1. Dünya Savaşı’nda klasik hareketli savaşın azalıp siper savaşlarının artma sebebinin öncelikle teknoloji olduğunu dile getiren Prof. Dr. Halil Berktay, savaşı kazanmada savunmanın saldırıya göre daha avantaj sağladığının anlaşıldığını, siper savaşlarının da esasında savunmaya dönük olmasıyla önem kazandığını söyledi.

Savaşta Uçak ve Tanklar da Kullanıldı Ama…

Savaşta uçakların da kullanıldığını, fakat açık kokpitlere sahip bu “ilkel” uçakların silah taşımaya ve kullanmaya elverişli olmadığını aktaran Berktay, konuşmasının devamında şunları aktardı: “Bu uçakların hareket ve irtifa kabiliyetleri, bomba taşıma alanları sınırlıydı. Düşman kuvvetlerinin yerlerini saptamada da kullanılıyorlardı. Bu sayede siperlerin yeri saptanıyordu. Örneğin üzerinizden uçan bir düşman uçağı görürseniz, 20-25 dakika içinde siperleriniz topçu saldırısına uğrayabilirdi.” Prof. Halil Berktay, tankların da ilk kez 1. Dünya Savaşı’nda kullanıldığını, mekanik bir sorun ya da motor arızası çıkarmadıkları sürece bunların kullanışlı savaş araçları olduklarını fakat bu anların nadiren yaşandığını belirtti.

Dikenli Teller, Yoğun Topçu Atışları, Makineli Tüfekler ve Mermi Bulutları

Halil Berktay, sunumunda siper savaşlarının belli başlı özelliklerini de detaylı bir şekilde anlattı. İki düşman kuvvetin siperleri arasında 500 metre mesafe vardı. Dikenli tellerin ve yer yer oyukların olduğu bu alan, düşman siperler arasında yoğun topçu atışının ve özellikle makineli tüfeklerin ateşlenmesiyle ortaya çıkan yoğun bir mermi bulutunun olduğu bir serbest bölgeydi. Siperlerin 2-3 kilometre gerilerinde kamuflajlı silah depoları vardı. İlk siper hattında yani ateş hattında sık makineli tüfek yuvaları yer alırdı. Her makineli tüfeğin başında, her birisinin düşman siperleri gözlemek, mermi yüklemek, ateşlemek gibi farklı görevler üstlendiği 5-6 kişilik bir ekip vardı. O dönemde makineli tüfeklerde dakikada 600 mermi atabilen bir teknolojiye ulaşılmıştı. Ateş hattı, gerisindeki bir-iki siper hattı ile daha da güçlendirilmişti. Buralar nispeten güvenli noktalardı. Yine bu siperlerde bombardımanlardan korunmak amaçlı kazılan, kurganlara benzeyen yer altı oyukları yer alıyordu. Fakat buralar, biraz yoğun bir yağmura bile dayanıksız yapılardı. Haftalar süren bir hazırlıktan sonra şafakta yoğun bir topçu bombardımanı başlar, dikenli teller kesilerek ilerlemeye çalışılır, belki düşmanların ilk siper hattı ele geçirilir; fakat karşı tarafın verdiği tepkinin şiddetine bağlı olarak siperlere geri çekilinirdi.

Binlerce Kayba Rağmen Siper Savaşlarında Israr Neden?

Peki, bu 3 sene boyunca bitmek bilmeyen siper savaşları neden binlerce kayba rağmen devam etti? Halil Berktay, bunun sebeplerini de sıralayarak; endüstriyel ekonominin beklenmedik dayanıklılığının, “bu kez başaracağız” hırsının, askerlerin farklı düşünceler içinde olmasına rağmen komutanların cephede kalma ısrarının, buna bağlı olarak hükümetlerin sorumsuzluğunun, askerlerini önemsememelerinin, siper savaşlarının uzamasında etkili olduğunu belirtti.

Siperlerde Gündelik Hayat

Peki, siperlerde gündelik hayat nasıldı? Prof. Dr. Halil Berktay, “korku ve sefalet”le eşdeğer gördüğü bu hayatı da tarif etti. Askerler, özellikle Batı cephesinde, çoğu kez yağmur altında, çamur içinde yaşamak zorundaydı. Soğuk ve nemli olan bu ortamlarda askerlerin dinlenme ve uykuları da travmatikti, sanki tek gözleri açık uyumaya alışmışlardı. Üstelik siperlerde yaşayan canlılar sadece askerler değildi. Milyonlarca fare ve bitler de onlara bu hayatta eşlik ederdi. Ateş hattındaki siperlerden periyodik rotasyonlarla ateş hattının gerisindeki siperlere çekilen askerler, birkaç günlük dinlenmenin ardından yine ateş hattına gönderilirlerdi. Birkaç kilometre ötedeki sahra mutfaklarından getirilen ve genellikle bayatlayan yiyeceklerle beslenmeye çalışan askerler, bazen çevrede de yiyecek arayarak hayatlarını devam ettirmeye çalışırlardı.

Savaşırken Değil, Salgın Hastalıklar Yüzünden Ölen Askerler

Yaralananlara ve ölülere geldiğimizde, yerde yatan birisi uyuyor gibi gözükmesine rağmen ölü olabilirdi. Yaralılara gelen sineklerin yoğunluğu yüzünden değişik salgın hastalıklar çıkabiliyordu. Örneğin Çanakkale Cephesi’nde yitirdiğimiz Osmanlı askerlerinin neredeyse 30.000’i savaşırken değil, bu mikroplardan kaynaklanan mide-bağırsak hastalıkları yüzünden ölmüştü. Prof. Dr. Halil Berktay, “Siper Savaşlarında Yaşam ve Ölüm” konulu sunumunun sonunda, “şanslı” sayılan gazilerin büyük kısmının savaştan sonraki hayatlarına kolsuz, bacaksız veya kör devam ettiklerini, “şansızların ise mezarlarının siperler olduğunu söyledi. Nitekim özellikle Avrupa’daki cephelerde ve Gelibolu’da ölen pek çok asker için mezarlıklar savaştan sonra yapılabilmiştir.

Fotoğraflar