Yükleniyor, lütfen bekleyiniz.

Mustafa Merter ‘Nefs ve Kalb İlmi’ Üzerine Konuştu

18.04.2019
Mustafa Merter ‘Nefs ve Kalb İlmi’ Üzerine Konuştu
Psikiyatrist Dr. Mustafa Merter, 17 Nisan Çarşamba günü Üniversitemizde “Psike’nin Ötesi: Nefs ve Kalb İlmi” başlıklı bir konferans verdi.

“Dokuz Yüz Katlı İnsan” (2007) ve “Nefs Psikolojisi /Rüya Yorumu” (2014) kitaplarının yazarı Psikiyatrist Dr. Mustafa Merter, 17 Nisan Çarşamba günü Üniversitemizde “Psike’nin Ötesi: Nefs ve Kalb İlmi” başlıklı bir konferans verdi. Psikoterapi Uygulama ve Araştırma Merkezimizin düzenlediği konferansta Merter, uzun yıllardır üzerinde çalıştığı “Nefs ve Maneviyat Psikolojisi”nden hareketle, günümüz psikiyatrisinin çıkmazlarından, çok katmanlı nefs yapısından, hallerden ve kalb ilminden bahsetti.

“Modern Psikoloji, ‘Kullanma Kılavuzu’nu Okumadan İnsanı Anlamaya Çalışıyor”

Konferansına kısaca kendi hayat serüvenini anlatarak başlayan Mustafa Merter, nevrotik insanların (1) kendiyle, (2) çevresiyle (3) dünyayla, ve eğer biraz inancı varsa (4) Tanrı’yla kavgalı olduğunu belirterek, bugün geldiğimiz noktada tüketim medeniyetini bir nevroz medeniyeti olarak tarif edebileceğimizi ifade etti. “Bugün psikologlar ve psikiyatrlar ‘psi’nin ne olduğunu bilmeden ilim icra ediyorlar” diyen Merter, modern psikolojinin, tabir yerindeyse “kullanma kılavuzu”nu okumadan insan denen muazzam varlığı anlamaya çalışan beyhude bir çaba olduğunun altını çizdi. Mustafa Merter, uzun yıllar Batı’da kalan, doktorasını Batı’da yapan, Batı’nın temel kaynaklarını kendi dillerinden okuyan biri olarak kendisinin de “insanın ne olduğunu Batı’dan değil, kendi kaynaklarımızdan öğrenmenin vakti geldi” diyerek, Kur’an-ı Kerim ve kadim İslam birikimi ekseninde nefs ve maneviyat psikolojisi üzerine yoğunlaştığını kaydetti.

Nefsin Çok Katmanlı Yapısı

“Her insanın hayatında, ‘ahsen-i takvim’ üzere en güzel şekilde yaratıldıktan sonra aşağılara doğru bir iniş vardır. Bu iniş nefs yapısının giriş katında geçici olarak son bulur, burası hayatın başladığı ‘nefs-i emmare’ mertebesidir” diyerek nefsin çok katmanlı yapısını anlatmaya başlayan Merter, ölüm fikri “tevhid”den koptukça insanın parçalanmışlık yaşayıp nefs-i emmare seviyesine indirildiğini kaydetti. Peki, bu seviyede kalırsak ne olur? Merter, sözlerine şöyle devam etti: “Aynı zamanda bizim yüksekliklerimizde bir de ‘hazreti insan’ potansiyeli var. Yani insan iki kutuplu bir varlık olarak yaratılmış.

Hayat, nefsin birinci katında yani nefs-i emmare mertebesinde başlasa da, orada uzun müddet kalmak bizi ölesiye sıkıyor. Kuran-ı Kerim'de buradan çıkış ve yükseliş zaruretimiz olduğu, Beled suresinde çok anlaşılır bir şekilde ‘kebed’ hali ile açıklanıyor. Kebed, bir şeyin bir kaba konduğu zaman artık o kaba sığmayacak kadar genişlemesi demek. Yani Rabbimiz bizi öyle yaratmış ki, oradan yükselip daha ‘geniş’ bir kata (bilinç/şuur durumuna) tekâmül etmemiz lazım. Eğer ilahi kaidelere uyarsak yukarılara doğru gittikçe daha da incelerek letafet kazanıyoruz. Hayatımızda iniş-çıkışlar, tasavvufi tabirle dalgalanmalar azalıyor, bitiyor; temkin hâlinde seyr ediyoruz. İlk yaratılış olan ahsen-i takvim halimize yaklaşıyoruz.” Mevlânâ Hz.lerinin Mesnevi’sinde bunun, “Beni anlamak, beni duymak için, ayrılık acısı çekmiş, gönlü yaralanmış, içli bir insan isterim ki, acılarımı, dertlerimi ona anlatayım. Aslından, vatanından ayrı düşmüş, oradan uzaklaşmış kişi, orada geçirmiş olduğu mutlu zamanı arar, o zamanı tekrar yaşamak ister, ayrıldığı sevgiliye tekrar kavuşmak arzu eder.” sözleriyle ifade edildiğini anlatan Mustafa Merter, insanın bu tekâmül zorunluluğuyla yaşadığını belirtti.

“Batı Psikolojisi Hâlleri Bilmiyor”

Modern psikolojinin örneğin insanın neden fedakârlık yaptığını açıklayamadığını da kaydeden ve “İçimizde aslî bir haz sistemi var. Bu sistem dopamin üzerine çalışmıyor, -mizahi bir dille ifade edersek- ‘nuramin’ üzerine çalışıyor. Nur’un her insanın üzerinde rahatlatıcı bir tesiri var” sözleriyle konuşmasına devam eden Mustafa Merter, her nefs katmanında, duyguların ötesinde; merhamet, muhabbet, tevazu, sabır, teslimiyet, tevekkül, huşu, rıza, reca’, itminan, surûr, selam gibi hâller yaşadığımızı ifade ederek, Batı psikolojisinin bu çok katmanlı nefs yapısını bilmediğini, hâl olarak tanımladığımız şeyleri kavramaktan uzak olduğunu sözlerine ekledi.

İki Irmağın Buluşma Noktası: Kalb Kapısı

Kur’an’da 168 ayette “kalb”in ve “kalbin halleri”nin anlatıldığını belirten Merter, “nefsin çok katmanlı yapısında yukarı tabakalara doğru çıktıkça bir kapı/geçit karşımıza çıkıyor. Tevhid âlemi ile bölünmüşlük âlemi arasındaki bu kapıdan, (1) tanımını yapamadığımız bir ışık/nur geliyor, (2) ilhamât, fuyuzât, varidât diye adlandırılan ilahi işaretler geliyor. Bu akış bizi rahatlatır. Hz. Mevlânâ da kalbi, ‘iki ırmağın buluşma noktası’ diye tasvir ediyor. Kalb, insan ve Rabbi arasındaki rabıta (bağlantı) kapısı gibidir, bilgi işlem merkezi gibi faaliyet gösteriyor. Bu ‘kapı’ hatalarımız sebebiyle örtüldüğünde veya tıkandığında sıkıntı başlar, eğer biz ilahi işaretlerden koparsak nefsin alt tabakalarına doğru bir düşüş başlıyor. Kalp kapısından öteye geçtiğimizde ise patoloji bitiyor. Duyu ve duygularımız bize daha güzel bir dünyayı gösteriyor ve hatta bazen rüyalarımızda iç cennetimize bile adım atabiliyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

“Bu Psikoloji Bitti; Artık İlmü’n Nefs Var”

Konuşmasının sonlarında “İ-Nesli” kitabının yazarı Jean M. Twenge’in çalışmalarından kısaca bahseden Mustafa Merter, 2012’de yapılan bir araştırmanın sonuçlarını paylaşarak, akıllı telefonların tüm dünyada yaygınlaştığı bu zamanın ürünü olan internet neslinde örneğin narsizmin düştüğünün gözlemlendiğini çünkü gençlerin artık hayattan koptuklarını ifade ederek, bu dönemin sonuçlarının dalga dalga değil, adeta bir tsunami şeklinde insanlığın karşısına çıkacağının dillendirildiğini sözlerine ekledi. Bu verilerin bir açlığa işaret ettiğini kaydeden konuşmacı, bu ince patolojiyi anlamlandırabilmek için bizim çok katmanlı nefs yapısını anlamamız ve buradan bir cevap üretmemiz gerektiğinin altını çizdi. “En büyük eksikliğimiz bu muhteşem yapıyı hem topografik ve hem de dinamik açıdan bilmememiz yani nefsi bir ülke gibi düşünürsek elimizde "harita" olmadan, kural ve kanunlarından bihaber olduğumuz bir ülkede dolaşmamız” diyen Mustafa Merter, “nefs yapısı, kebed, hâller bilinmeden psikoloji olmaz. Bu psikoloji bitti. Artık ilmü’n nefs var. Kur’an-ı Kerim’i psikolojik açıdan yorumlamamız lazım; insan üzerine ne iddia ediyorsak artık ‘delilli’ olması lazım. Bizim delilimiz ayet-i kerimeler, hadis-i şerifler ve bunların şerhi mesabesinde olan ulema ve tasavvuf büyüklerinin eserleridir.” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı. Konferans, soru-cevap faslı ve Psikoloji Bölümü Başkanımız Prof. Dr. Medaim Yanık’ın konuşmacıya hediye takdimiyle sona erdi.