Yükleniyor, lütfen bekleyiniz.

Dr. Necdet Subaşı’nın Konuşmacı Olduğu Türkiye’de Din, Toplum ve Değişme Programı Süleymaniye Yerleşkemizde Gerçekleştirildi

21.03.2019
Dr. Necdet Subaşı’nın Konuşmacı Olduğu Türkiye’de Din, Toplum ve Değişme Programı Süleymaniye Yerleşkemizde Gerçekleştirildi
Din sosyoloğu Dr. Necdet Subaşı, Salis Medresesinde düzenlenen Çarşamba Konuşmaları’na konuk oldu.

Din sosyoloğu Dr. Necdet Subaşı, Süleymaniye Yerleşkemizde İHÜ Medeniyetler İttifakı Enstitüsü’nün faaliyetlerini sürdürdüğü Salis Medresesinde düzenlenen Çarşamba Konuşmaları’na konuk oldu.

20 Mart Çarşamba günü düzenlenen “Türkiye’de Din, Toplum ve Değişme” başlıklı programda Subaşı, geçmişten bugüne dinî alana hâkim olan söylemlerden değişen algılarımıza, cemaatlerden Diyanet’e önemli konulara temas etti. 1986’da Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun olup, doktorasını “Türk Aydınının Din Anlayışı” üzerine yapan Necdet Subaşı, öğretmenlik ve çeşitli üniversitelerde öğretim üyeliği görevlerinin ardından 2011-2016 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı’nda çalıştı. Çağdaş Türk düşüncesi, Türk modernleşmesi ve din, Alevi modernleşmesi, gündelik hayat ve kültürel farklar, Diyanet İşleri Başkanlığı, Necdet Subaşı’nın belli başlı çalışma yaptığı alanları oluşturuyor. Bu konularda yayınlanmış önemli kitapları da bulunan Subaşı, “Türkiye’de Din, Toplum ve Değişme” başlıklı sunumunda da yıllardır yaptığı çalışmalardan, gözlemlerinden hareketle genel bir değerlendirme yaptı.

“İthal Bir Söylem Stoğundan Yararlanarak Bir Eleştiri-Politik Geliştiriyoruz”

“Tevarüs ettiğimiz dinî mirası ne yapacağız sorusu, Türkiye’de belli başlı tüm siyasal ve düşünsel hareketlerin/grupların ajandalarında önemli bir yer işgal ediyor. Dinin Türkiye’de taşıdığı anlam, tüm grupların, din alanındaki görüşlerini de açıklamalarını zorunlu kılıyor” sözleriyle konuşmasına başlayan Necdet Subaşı, bu sorunun ne derece bu topraklardan hareketle cevaplandırıldığının ise önemli olduğunu belirtti: “Türkiye’de din konusunda ithal bir söylem stoğundan yararlanarak bir eleştiri-politik geliştiriyoruz. Türkiye Müslümanları ve aynı şekilde sosyal bilimcilerimiz de, din konusunda soğukkanlı, ciddi bir entelektüel çaba içinde görünmüyorlar. Sosyal bilimciler din alanında hangi kaygılarla, nasıl bir motivasyonla çalışmalar yapıyor, buna da bakılmalı.”

“Olası Her Enerjik Tavrı ve Söylemi Bloke Eden Bir Yapı, Bir Dinî Söylem Alanı Var”

Türkiye’de dinî alandaki düşünsel eğilimin nerdeyse 10 yılda bir değiştiğini, bunun da net bir şekilde “İslamcı Dergiler Projesi” arşivindeki dergilerin gündemlerinde dönem dönem neler olduğuna bakılarak gözlemlenebileceğini kaydeden Necdet Subaşı, okuyan ve bu meseleler üzerine kafa yoran bir insan olarak kendisinin de bu eğilimin bir parçası olduğunu kaydetti. Entelektüel ilgilerimiz derinleştikçe, dinle ilişkimizin de bir pazarlık konusu haline geldiğini savunan Subaşı, heyecanlı, ateşli tartışmalardan İslam’ın yara alarak çıktığını, Türkiye’de din alanına dair soğukkanlı bir şekilde konuşmaya mecalimiz kalmadığını da söyleyerek şunları ekledi: “Dini kamusal alanda nasıl konuşacağımıza dair bir usûle sahip değiliz. Dinî hayatın temel dayanaklarını, yine aynı temelden hareketle ele alamıyor oluşumuz da bir problem olarak karşımızda duruyor. Entelektüel bir zeminde ilerleyemiyoruz. Günceli anormal bir şekilde takip edip kendini kaptıran bir dinî söylem alanı, olası her enerjik tavrı ve söylemi bloke eden bir yapı var. Birçok değerli entelektüel çaba ve emek de ‘akışkan dindarlık’ın içinde kaybolup gidiyor. Daha derinlikli, daha soğukkanlı, daha köklerden gelen bir tutumla meseleyi ele almak zorundayız.”

“Diyanet’in Kurulmasıyla Birlikte Yeni Bir Dini Söylem İnşası Görülüyor”

Türkiye’de Tanzimat’tan bu yana din alanında birbirinden bağımsız refleksler geliştirildiğini kaydeden Necdet Subaşı, ulus-devletleşme süreci ve sonrasında Diyanet’in de çok önemli bir yer işgal ettiğini belirtti. Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki reform çabalarına bakıldığında dini hayattan tamamen çıkartmaktan çok, yeni “milli” devleti tahkim edecek yeni bir dinî söylem inşasının görüldüğünü ifade eden konuşmacı, bu anlamda Diyanet’in (1) Denetim (2) Gözetme (3) İhya olmak üzere 3 temel işlevle ihdas edildiğini söyledi. Diyanet’in başına neden Ahmet Hamdi Akseki gibi, Ömer Nasuhi Bilmen gibi hep yüksek profilli isimlerin atanmasının tercih edildiğinin de önemli bir soru olarak karşımızda durduğunu sözlerine ekledi.

Türkiye’de Dinî Hayatın Temel Bileşenleri

Türkiye’de dinî hayatın, Diyanet gibi, imam hatip liseleri gibi, cemaatler gibi önemli bileşenlerinin olduğunu; bunların her birinin önemli ve üzerinde saatlerce konuşulabilecek, ciltlerce kitap yazılabilecek bileşenler olduğunu söyleyen Necdet Subaşı, din dilinin toplumsallaşmasında her birinin önemli işlevler yüklendiğini belirtti. Başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, diğer cemaat organizasyonlarının ortaya koyduğu dinî kurumsallaşma tecrübelerinin gelenekte yaşanmış formları geride bırakmayı göze alarak, nasıl olup da bugün yeni bir maneviyat takdimiyle görünürlük kazanmayı başardığının anlaşılması gerektiğini söyleyen Subaşı, kendisinin de bir din sosyoloğu olarak  ‘Kamusal Maneviyat’ adlı kitabı ve diğer eserlerinde bu ve buna benzer soruların peşine düştüğünü ekledi. Dr. Necdet Subaşı, “mevcut dinî endüstriyel yapılanmanın hepimizi yorduğunu düşünüyorum. Ben bunu ‘din yorgunluğu’ olarak ifade ediyorum.” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.

Fotoğraflar