Bugünün ve geleceğin dünyasında sosyal bilimlerin rolü sürekli artarken, Türkiye’nin dört bir yanından 1000 üniversite adayı kendilerinin ve dünyanın geleceğini şekillendirmek adına 18–19 Temmuz 2017 tarihlerinde İbn Haldun Üniversitesi desteğiyle İstanbul Grand Sheraton Ataşehir’de, Geleceğim Sosyal Bilimler Zirvesi’nde buluştu.
Verdiği eğitimin kalitesi ve yürüttüğü araştırmalarla sosyal bilimler alanında bir “araştırma üniversitesi” olarak öne çıkmayı hedefleyen İbn Haldun Üniversitesi, LYS-YGS sonrası tercih döneminde öğrenciler için çok önemli, yenilikçi bir projeye imza attı ve alanının en iyi isimleriyle üniversiteye aday öğrencileri Geleceğim Sosyal Bilimler Zirvesi’nde bir araya getirdi. Mesleklerini nasıl seçtiklerini ve kendi profesyonel deneyimlerini üniversite adayı öğrencilere anlatan konuşmacılar, ardından öğrencilerin sorularını cevapladı.
Geleceğim Sosyal Bilimler Zirvesi’nin ilk konuşmasını yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, uluslararası ilişkiler okumaya nasıl karar verdiğini anlatırken, “O yıllarda Ermeni terör örgütü ASALA, bizim diplomatlarımızı şehit ediyordu, terör saldırıları yapıyordu değişik ülkelerde. ‘Ben de diplomat olacağım’ dedim. Sonra diplomat nasıl olunur, buna kafa yormaya başladım. Bu şekilde uluslararası ilişkiler seçtim.” diye konuştu. Uluslararası ilişkilerden mezun olanların her yerde iş bulabileceğini dile getiren Çavuşoğlu, beraber mezun olduğu arkadaşlarının bazılarının iş dünyasında, borsada, basın sektöründe yer aldığını, bazılarının kaymakam, vali, diplomat, devletin farklı kurumlarında müfettiş olduğunu söyledi. Çavuşoğlu, okuyan, araştıran ve sorgulayan gençliğe ihtiyaç duyulduğunu ifade ederek, toplumu ilgilendiren her alanı iyi sorgulamak, anlamak, öğrenmek gerektiğini vurguladı. Çavuşoğlu, öğrencilere uluslararası ilişkileri tercih etmelerini önerirken, kendisinin bugüne kadar pişmanlık duymadığını ifade etti.
Spor camiasının iki tanınmış ismi Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu ile eski milli futbolcu ve spor adamı Rıdvan Dilmen, “Geleceğim Sosyal Bilimler Zirvesi”ne katılan isimler arasındaydı. Hidayet Türkoğlu, sporda kazanmanın da kaybetmenin de olduğunu bilmek ve bunu genç yaşta öğretmek gerektiğini dile getirdi ve aynı zamanda güzel vakit geçirilebilecek yerler yaratmak gerektiğini söyledi. Türkoğlu, 11 yaşında spora başladığını ifade ederek, “Bu zamana kadar her zaman, her koşulda kendisine güvenen bir insan oldum. Yanlışlarım oldu ama bunu sahiplenen, ileriye bakan bir insan oldum, bunlardan tecrübe edindim. Hata yaptıkça doğruları görme fırsatı oluyor. Kendinize güvenin, hayat her zaman hepimize yeni kapılar açıyor.” diye konuştu. Hidayet Türkoğlu, gençlere, “Seçeceğiniz alan ne olursa olsun, bundan emin olun ve mümkün olduğunca onu yaşamaya çalışın. Bu size çok tecrübe katacaktır.” tavsiyesinde bulundu.
Rıdvan Dilmen de Türkiye’de statların Avrupa’daki kadar çok seyirci çekmediğine işaret etti. Türkiye’deki statların doluluk oranının, takımların başarı oranına göre değiştiğini vurgulayan Dilmen, “Seyirci artık tamamen başarıya endeksli oldu. Avrupa’da izleyiciler eğlence, spor için statlara gidiyorlar, burada ise başarı ve başarısızlığa endeksli bir spor seyircisi var.” dedi. Dilmen, dünyanın en iyi statlarının Türkiye’de olduğuna da işaret ederek, statlarda maç öncesinde kadınların ve çocukların rahatlıkla gelebilecekleri ve günü geçirebilecekleri etkinliklerin düzenlenmesi gerektiğini söyledi. Gençlere önerileri sorulan Dilmen, “Hedeflerinizi büyük tuttuğunuz zaman ve bir de çalıştığınızda orası mutlu olacağınız yerdir. Hedefi yüksek tutup çalışmazsanız da olmaz. Hedef, yetenek, çalışmak.” diye konuştu.
Zirve kapsamında düzenlenen diğer oturumda da Üniversitemizin Rektörü Prof. Dr. Recep Şentürk, Pelin Çift’in moderatörlüğünde konuşmasını yaptı. Şentürk, “Papağan gibi tekrarlayan” insanlar değil, yeni fikirler üreten insanlar istediklerini söyledi. Üniversitelerin “yeni fikir üretilen yerler” olduğunu belirten Şentürk, şöyle konuştu: “Artık medeniyetlerin kapıları, duvarları kalmadı. Hiçbir medeniyet kendini dış dünyadan izole edemez, ayıramaz, öyle bir ülke yok. Kuzey Kore yapmaya çalışıyor, yapamıyor. İnternetin, ulaşımın ilerlediği böyle bir çağda bu olmaz. Eğitimimizi reforme etmemiz lazım. Açık medeniyet çağına uyarlamamız lazım. Mahalli, kendi içine kapalı, yabancı dil öğretmeyen, başka kültürleri öğretmeyen bir eğitim sistemiyle Türkiye’yi, İslam medeniyetini yaşatamayız.” dedi.
Ekranların sevilen yüzlerinden Kadir Çöpdemir, Geleceğim Sosyal Bilimler Zirvesi kapsamında Turkcell Genel Müdürü Terzioğlu ile bir söyleşi yaptı. Kaan Terzioğlu, insanın hayaline odaklı olması gerektiğini dile getirerek, “Hayal sahibi olmak, dünyanın en büyük zenginliği. Ben hayalimi erken yaşlarda yakaladım. Uluslararası deneyim önemliydi ve bu hayalimi de gerçekleştirdim.” diye konuştu. Bir şirkette çalışırken, “Vereceğim karar, hissedarlarım, müşterilerim, ekibim ve benim için iyi mi?” sorularının sorulması gerektiğini belirten Terzioğlu, bu sorular sorulduğu ve olumlu yanıt alındığı zaman hata yapma olasılığının düştüğünü söyledi. Terzioğlu, ortak bir başarıda başarının tamamının ekibe verilmesi gerektiğine değinerek, “Kredinin hepsini verin. Ne kadar çok verirseniz, size o kadar çok geri dönecektir. Bir başarı varsa, o ekip işidir. O ekip siz olmasanız da o başarıyı sağlayacaktır.” dedi. Erken kalkanların başarılı olma şansının artığına işaret eden Terzioğlu, “Bir insanın başarısız olabileceği ihtimalini kabullenmesi, onunla nasıl baş edebileceğini ifade edebilmesi güzel bir şey. Başarısızlığın tek tanımı vazgeçmek. Deneyimlerle barışık yaşamak lazım.” diye konuştu.
Zirveye katılan önemli isimlerden biri de TRT Genel Müdürü İbrahim Eren’di. Eren, Geleceğim Sosyal Bilimler Zirvesi kapsamında “Medya” başlıklı oturumda konuştu. Manipülasyon ve dezenformasyon kavramlarına değinen Eren, medyanın manipülasyon faaliyetlerine örnek verirken şunları söyledi: “2013’ten 15 Temmuz 2016’ya kadar yaşadığımız darbe girişimine giden yolda özellikle FETÖ, manipülasyonu ve bunların araçlarını çok iyi kullandı. 17–25 Aralık sürecinde Türkiye kendi yolunda ilerlerken, seçilmiş hükümeti devirerek, Cumhurbaşkanımızı devre dışı bırakmayı amaçladıkları bir dönem var. FETÖ medyası seçilmiş hükümeti, yolsuzluk ve antidemokratik uygulamalarla, kavramlarla yaftaladı. Maalesef bu, dünyada da Türkiye’de de yankı buldu. 2014 başında MİT tırlarına yapılan baskın Türkiye’yi, Türkiye’deki demokratik iktidarı DEAŞ’a destek veriyor izlenimiyle yalnızlaştırma amacı gütmüştür.” Soruları da yanıtlayan Eren, 15 Temmuz gecesi TRT’de yaşananlara ve hissettiklerine yönelik sorular üzerine, o gece hissettiği şeyin üzüntü olduğunu anlattı.
İbrahim Eren, şunları kaydetti: “Yöneticisi olduğum TRT’yi askerler basmış, ele geçirmiş ve engel olamıyorum. Bu çok kötü bir psikoloji çünkü orası emanet, benim değil, kamunun, halkın emaneti ama ele geçirilmiş. Erken geliyorlar, 22.45 gibi. Stüdyonun olaydan haberi yok. ‘IŞİD’le ilgili bir terör saldırısı var.” diyorlar. Ondan sonra cep telefonundan, şuradan, buradan saat 23.00 gibi işin rengi ortaya çıkınca, sesler yükseliyor, herkesi yere yatırıyorlar, plastik kelepçe takıyorlar, birkaç kişiyi dövmüşler. Ondan sonra da malum 00.00’da bildiri okuyorlar. Biz bu sene ‘Milletin Bildirisi’ diye bir program yaptık. Gece aynı saatte o programı da yayımlamaya çalıştık, gerçi diğer konuşmalarla çakıştı ama hafta boyunca yayımladık.”