Yazılı ve sözlü dil, yüz iletişimi ve bilişsel sinirbilim üzerine çalışmaları olan, doktorasını da İngiltere’de Reading Üniversitesinde “Bilişsel Psikoloji” alanında yapan İngiltere Ulusal Sağlık Servisinden Prof. Dr. Timothy Jordan, 21 Ağustos 2019 Çarşamba günü Psikoloji Bölümünün düzenlediği seminerde konuştu.
Başakşehir Yerleşkesi Mesnevi Salonu’nda düzenlenen seminerde Prof. Jordan, okumanın bilinmeyen yönleri üzerine ufuk açıcı bir sunum yaparak, okuduğumuz kelimede aslında ne gördüğümüz sorusunu tartıştı. Beynimizin okumak için tasarlanmadığını ve okuma eyleminin beynimizi yapmaya zorladığımız bir şey olduğunu söyleyen Prof. Jordan, beyinlerimiz bu kalıpları işleyene ve gördüklerimizi anlayana kadar yazılı kelimelerin anlamsız görsel kalıplar olduğunu vurgulayarak, 2010’ların başına kadar insanların nasıl okuduğuna dair teorilerin çoğunun harf harf okuma üzerine kurulu olduğunu belirtti.
Prof. Jordan, beynimizin esasında okumak için değil, gündelik nesneleri tanımak için tasarlandığını belirtti ve yapılan araştırmaların, beynin gündelik nesneleri tanımlarken mekansal frekansları kullandığını gösterdiğini ekledi: “Mekansal frekanslar, alan birimi başına bir nesnede açık-koyu döngülerin sayısıdır. Primer görsel kortekste bulunan nöronlar spesifik uzaysal frekanslara çevrilir. Düşük mekansal frekans nöronları, büyük nesneler ve şekiller gibi kaba parlaklık varyasyonlarını kodlar. Öte yandan, 'yüksek' mekansal frekans nöronları, küçük nesneler ve detaylar gibi dünyanın ince mekansal yapısına cevap veriyor. Düşük mekansal frekanslar, yüksek mekansal frekanslardan daha hızlı işlenir.” Metinde bir kelimeye odaklandığımızda, kelimeyi yüksek kaliteli foveal görüşe soktuğumuzu söyleyen konuşmacı, öte yandan yaptıkları bir deneyde düşük mekânsal frekans sunan görsel blurlama tekniği kullanarak kelimeyi belirsizleştirdiğimizde ise, bu düşük frekanslı bilgi işaretinin, hedef kelime için önemli bir sözcüksel aktivasyon ürettiğini kaydetti: “Okuduğumuzda gözlerimizin bir metin satırı boyunca düzgün bir şekilde hareket ettiğini hissedebilsek de, göz izleyicileri kullanarak, gözlerimizin 20-40 ms süren ve sakkad (her iki gözün aynı doğrultuda iki veya daha fazla sabitleme fazı arasında hızlı, eşzamanlı hareketi) denilen sarsıntılı hareketler yaparak her bir metin satırı boyunca hareket ettiğini biliyoruz. Ve sabitleme yapmak için sık sık duraklatmak gerekiyor. Ek olarak, insanlar esasen bu sabitlemeler arasında kördür, bu yüzden aslında her kısa duraklama sırasında okumak için ihtiyaç duyduğumuz her şeyi elde ederiz. Metindeki bir kelimeyi sabitlediğimizde, kelimeyi yüksek kaliteli foveal görüşe sokarız.”
Prof. Jordan, hareketli filtreler içeren göz izleme cihazlarını kullanarak iyi ve kötü okuyucuların farklı mekânsal frekansları kullandıkları sonucuna vardıklarını belirterek, “Elde ettiğimiz bulgular, iyi okuyucuların tüm uzaysal frekansları ve fakat özellikle düşük olanları daha etkili kullandıklarını göstermektedir.” Değerlendirmesinde bulundu. Seminerin ardından konuşmacıya hediyesini ve katılım belgesini Psikoloji Bölümü Başkanımız Prof. Dr. Medaim Yanık takdim etti.