Yükleniyor, lütfen bekleyiniz.

İbn Haldun Akademi’nin Beşinci Haftasında Psikoloji, Tasavvuf, Teknokrasi ve Akademik Yayıncılık Konuşuldu

20.05.2025
İbn Haldun Akademi’nin Beşinci Haftasında Psikoloji, Tasavvuf, Teknokrasi ve Akademik Yayıncılık Konuşuldu
İbn Haldun Akademi’nin beşinci haftasında bireyin iç dünyasından toplumsal yapıya, kültürel mirastan akademik yayıncılığa uzanan çok yönlü tartışmalar gerçekleştirildi.

İbn Haldun Akademi’25: “Geliştiren Kültür ve İklim” programının beşinci hafta oturumları, 17 Mayıs Cumartesi günü gerçekleştirildi. Farklı disiplinlerden uzmanların katkılarıyla sürdürülen seminer ve konferanslarda bu hafta; insanın iç dünyasındaki hasletler ve kaybolan iklimler, İstanbul’daki dergâhların entelektüel mirasa katkıları, günümüzün teknolojik ve politik dönüşümleri ile akademik yayıncılık ilkeleri çok yönlü biçimde ele alındı. Katılımcıların yüz yüze ve çevrim içi olarak takip ettiği oturumlarda, Dr. Kln. Psk. Taha Burak Toprak, Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, M. Enes Dönmez ve Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Demir; psikoloji, tasavvuf, kültürel miras ve akademik yayıncılık ekseninde tarihî ve güncel meseleleri farklı perspektiflerle değerlendirdiler.

Kaybolan Haller ve İnsanî Hasletler

Günün ilk oturumu, Üniversitemiz Psikoloji Bölümü Başkanı Klinik Psikolog Dr. Taha Burak Toprak tarafından verilen “Kaybolan İklimimiz ve Hallerin Hasreti” başlıklı seminerle başladı. Psikoterapi, tasavvuf, tefekkür ve modern dünyanın içsel boşlukları etrafında şekillenen seminer, “Başlık size neler düşündürüyor?” sorusuyla interaktif bir şekilde ilerledi. Dr. Toprak, çağdaş insanın en temel ihtiyacı olan güven duygusunu merkeze alarak, psikoterapinin bireyi nasıl tanımladığını ve bu tanımın hangi yönlerden eksik kaldığını tartışmaya açtı. Tasavvufî düşüncede insanın aradığı anlamı önce kendi içinde inşa etmesi gerektiğini vurgulayan konuşmacı, modern psikoterapinin sunduğu hazır kavramların ve mutluluk vaatlerinin, kadim değerler ışığında yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Tevazu, sükûnet, kanaat, mesuliyet, hayret, sabır, sadakat ve takva gibi hasret duyulan hâllere hangi kavramlarla ulaşılabileceği sorusu etrafında şekillenen oturum, katılımcıları kişisel muhasebeye davet eden bir düşünsel zeminde ilerledi. Seminerin ikinci oturumu, önümüzdeki hafta gerçekleştirilecek.

İstanbul Dergâhları, Geleneğin Taşıyıcıları

İkinci oturumda, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA)’nın Genel Direktörü olarak görev yapan Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç; “İstanbul Dergâhları ve Entelektüel Hayatımıza Kattıkları” başlıklı konferansında, İstanbul’daki dergâhların tarihsel, kültürel ve entelektüel işlevlerine dair kapsamlı bir değerlendirme sundu. Dergâhların yalnızca dinî mekânlar değil; aynı zamanda eğitim, sanat ve düşünce üretiminin merkezleri olduğunu vurgulayan Prof. Kılıç, bu yapıların İslam medeniyetinde taşıyıcı kurumlar olarak nasıl işlev gördüğünü örneklerle açıkladı. Konferansında, Erken Osmanlı Döneminde cami, medrese ve tekkenin bir arada bulunduğuna ve bu yapılarda bütüncül bir eğitim ve ibadet anlayışının var olduğuna dikkat çeken Kılıç; zamanla bu yapıların hem fiziksel hem de fikrî olarak ayrıştığını belirtti. 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla yaşanan kopuşun, entelektüel ve manevî iklimin zayıflamasına neden olduğunu ifade etti, bu mirasın ihyası için entelektüel ve vicdanî bir sorumluluğumuz bulunduğunu dile getirdi. Konferans, “şeriat–tarikat–marifet–hakikat” silsilesiyle İslam’ın gayesinin unutulmaması gerektiği hatırlatmasıyla son buldu.

Teknokrasi ve Hakikat

Günün bir diğer dikkat çekici oturumu ise M. Enes Dönmez’in “Teknokratik Çağın Kıskacında: Özgünleşerek Özgürleşmek” başlıklı konferansı idi. Dönmez, kapitalizmin dönüşüm sürecinden teknokratik yönetim anlayışına, küresel finans yapılarından dijitalleşmenin birey üzerindeki etkilerine kadar geniş bir çerçevede değerlendirmelerde bulundu. World Economic Forum, Roma Kulübü, Fabian Cemiyeti ve Technocracy Inc. gibi yapılar üzerinden modern dünyanın ideolojik ve yapısal dönüşümünü tarihsel bağlamda analiz etti. Konferansında, küresel ölçekte işleyen ekonomik sistemlerin, medya tekellerinin ve algoritmaların bireyleri dijital yankı odalarına hapsettiğini ve bunun bir “hakikat krizi”ne yol açtığını vurgulayan Dönmez, bu çağın yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda epistemolojik bir meydan okuma sunduğunu ifade etti. Çözüm önerisi olarak, kolektif bilinçle hareket eden yapıların, topluma temas eden bir ilim geleneğinin ve yerli düşünce üretiminin yeniden inşasının gerekliliğini vurguladı. 

Akademik Yayıncılık

Günün son oturumunda Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Dr. Abdullah Demir, “Üniversitelerin Toplumsal Katkı Misyonu ve Akademik Yayıncılık” başlıklı konferansında üniversitelerin yalnızca eğitim ve araştırma kurumları değil, aynı zamanda topluma katkı sunan yapılar olduğunu vurguladı. Üniversitelerin üçüncü temel işlevi olan toplumsal katkı kapsamında; bilginin yaygınlaştırılması, eğitime destek, çevresel sorunlara çözüm ve kültürel mirasın korunması gibi alanlarda yürütülen faaliyetlerin önemine dikkat çekti. Katılımcılara, hakemli dergi kurma süreçlerinden yayın politikalarının belirlenmesine; atıf sistemlerinden (özellikle İSNAD) etik ilkelere, editöryal yapıdan dizgi formatına, indekslenme kriterlerinden Türkçe ve İngilizce arayüzlü web sitesi oluşturulmasına kadar birçok teknik konuda kapsamlı bilgiler sundu. Oturum, akademik üretim süreçlerine katkı sağlayacak nitelikte bir yol haritası sunarak, yayıncılık ekosistemine dair derin bir perspektif kazandırdı.

Akademi’nin bu haftaki oturumları, katılımcılara yalnızca bilgi sunmakla kalmayıp aynı zamanda eleştirel düşünme ufku kazandırdı. İbn Haldun Akademi ’25: Geliştiren Kültür ve İklim programı, 24 Mayıs 2025 Cumartesi günü yapılacak son seminer ve konferans oturumlarının ardından, saat 17.00’de Prof. Dr. İbrahim Kalın’ın Kapanış Dersi ile sona erecek. Dersi takiben saat 18.00’de düzenlenecek Kapanış Programı ve Ödül Töreni ile katılımcılar, bu yoğun ve verimli düşünce yolculuğunu birlikte taçlandıracaklar.

Fotoğraflar