Çalıştayda sunumların ardından elde edilen ilk bulgular tartışmaya da açıldı. Etkinlik, 5 Kasım 2019 Salı günü Süleymaniye Yerleşkemizdeki Salis Medresesi’nde gerçekleştirildi. Çalıştayda ilk olarak, proje yürütücüsü Dr. Kurtuluş Cengiz, projenin amaç, kapsam ve yöntemi ile spiritüel hareketlere katılma dinamiklerine ilişkin bilgi verdi. Ülkemizde son yıllarda ana akım dindarlıktan spiritüel arayışlara yönelen insanların çoğaldığını gözlemlediklerini belirten Cengiz, bu nların arasında ruh çağırmadan astroloji ve yogaya pek çok alanda farklı eğitim, kamp, aktivite vd. faaliyetler yürütüldüğünü, yürüttükleri araştırma projesinde ise bireysel eğilimlere odaklandıklarını; bu eğilimlerin yoğun olarak büyükşehirlerde görüldüğünü, kendi araştırmalarında da İstanbul, Ankara, İzmir ve Konya’nın yanı sıra, Muğla’dan Çanakkale’ye uzanan sahil şeridinde spiritüel ilgileri olan, hatta bunu meslek edinen ve en az 3 senedir bu işlerle ilgilenen 80’e yakın kişiyle görüştüklerini ifade etti. Bu insanlar çoğunlukla, beyaz yakalı, profesyonel kariyer sahibi, iyi eğitimli, orta sınıfa ve seküler çevrelere mensup ve genel itibariyle kadın katılımcılardan oluşuyor. Ayrıca örgütlü siyasi mücadele içinde de değiller.
“Spiritüel Arayıştakiler, Hayatlarını Daha Anlamlı Kılacağını Düşündükleri Tercihler Yapıyorlar”
Bu tip modern spiritüel eğilimlerin geçmişinin II. Dünya Savaşı’na uzandığını kaydeden Cengiz, bunların aslında büyük bir din tartışmasının parçaları olup inancın kaybolmadığı ama form değiştirdiği yönünde geniş bir literatürün varlığından söz etti. Buna göre; spiritüel hareketlerde, geleneksel dinî yaşayışın aksine, “bütünsellik”, “denge”, “erdemli ve iyi insan olmak”, “özgürlük”, “kendi yaşam alanını oluşturmak” temaları etrafında bireysel pratikler yoğunluk kazanıyor. Spiritüel eğilimlere sahip bu insanlar, modern hayatın getirdiği şehirleşme, profesyonel hayat, yalnızlaşma gibi sebeplerle, kendi özgürlük alanlarına müdahale ettirmeden, hayatlarını daha anlamlı kılacağını düşündükleri tercihler yapıyorlar. Katılımcıların paylaştıkları hikâyelerin birçoğunda travmatik olayların da göze çarptığını, daha doğrusu hikâyelerini travmalar üzerinden kurduklarını aktaran Kurtuluş Cengiz, bu insanlara geleneksel dinî hayatın yanında siyasi ideolojilerin de bir cevap veremediklerini kaydetti. “Spiritüellik, yeni orta sınıfların ihtiyaçlarına cevap veren bir inanç halini alıyor” diyerek sözlerini noktaladı.
“Tasavvuf ile Spiritüel Anlayış-Doktrin-Öğretiler Arasında Bir Paralellik Kuruluyor”
Projenin araştırmacılarından Dr. Önder Küçükural da çalıştayda “Spiritüel Hareketler ve Tasavvuf İlişkisi” konulu bir sunum yaptı. Spiritüel arayışların görüldüğü ortamlarda sufi sembollerin ve katılımcılarla yapılan görüşmelerde de tasavvufî terim ve kavramların yoğun olarak kullanıldığını aktaran Küçükural, “Mevlana”, “sufizm”, “tasavvuf”, “Arabî”, “hiçlik”, “bağlantıya girmek- bağlanmak”, “esma”, “aşk-sevgi-kalp” gibi isim, kavram ve terimlerin sıklıkla konuşmalarda geçtiğini örnekler üzerinden açıkladı. “Bu insanlarda, dinin kurumsallaşmış biçimine karşı bir alerji var” diyen Küçükural, bu insanların, tasavvuf ile kendi spiritüel anlayış-doktrin-öğretileri arasında bir paralellik, hatta aynılık gördüklerini sözlerine ekledi. Batı’daki ünlü gurular tarafından üretilen fikir ve doktrinlerin, bir anlamda, tasavvuf konsepti ve sosuyla sunulduğunun söylenebileceğini kaydetti. Türkiye’de Spiritüel Arayışlar Çalıştayı’nda bursiyer araştırmacılardan Hande Gür, ““Spiritüel Erkeklikler”; Fatemah Mashael ise ““The Empowered Women of Anatolia: A Variety of Spiritual Paths” konulu birer sunum yaptı.
“Bunlar Piyasa İlişkilerinin Yeni Bir Formu, Daha Doğrusu Mevcut Formun Yeni Bir Biçimi…”
Çalıştayda sunumların ardından, projede elde edilen ve sunulan bu bulgular tartışmaya açıldı. Sorular üzerine, proje yürütücüleri, eğitim, kamp, seans, vb. spiritüel faaliyetlerin yüksek ücretlerle ilgililerine sunulduğu bilgisini de paylaştılar. Bu kısımda söz alan Medeniyetler İttifakı Enstitüsü Müdürü Dr. Vahdettin Işık, söz konusu spiritüel arayışların küresel popüler eğilimlerle bir ilgisi olduğunu düşündüğünü belirterek şu hususlara temas etti: “Spiritüel arayışların kendine cevap bulduğu zeminlerin, arayış sahiplerine kendilerini konforda hissettikleri kültürel ve ruhsal bir ev hissi verdiğini düşünüyorum.
Verilen örneklerden ve katılımcılarla yapılan görüşmelerde elde edilen ve sunulan kesitlerden de anlaşılacağı üzere, bunlar ilk bakışta modern-dışı gibi görünse de aslında son derece modern uygulamalar… Küresel bir pazar mekanizmasının varlığı malum, hemen her şeyin pazara sunulduğu bir arz-talep durumu var. Bunlar da piyasa ilişkilerinin yeni bir formu, daha doğrusu mevcut formun yeni bir biçimi…” Dünyada ve özellikle ülkemizde son 300 yıldır dinî alanı kamusal’ın odağı olmaktan çıkaran bir mekanizmanın varlığından da söz eden Işık, “modernist siyasetle kamusal meşruiyet krizine sürüklenen dinî varoluşun kendi varlığını sürdürmesine ve kendini yeniden üretmesine imkân veren zeminin kaybı ile de mevcut dinî var oluş, güncel gelişmelere cevap veremez duruma itilmiş oldu. Seküler yaşam biçimlerinin de insanları artık cezbetmediği ortada. Birbirini iterek gittikçe daha da biçimsizleşen bu iki alan içinde sıkışan insanların şizofrenik savrulmalara maruz kaldığını görüyoruz” diyerek konuşmasını noktaladı. “Türkiye’de Spiritüel Arayışlar” adlı araştırma projesinin çıktılarının yakın bir zamanda detaylı olarak paylaşılması ve yeni çalıştaylara konu edilmesi planlanıyor.