Yükleniyor, lütfen bekleyiniz.

İbn Haldun Akademi 2024 Programı ‘Seyreltilmiş Zamanlar’ Temasıyla Başladı

02.05.2024
İbn Haldun Akademi 2024 Programı ‘Seyreltilmiş Zamanlar’ Temasıyla Başladı
İbn Haldun Akademi, bir yılın ardından 100’den fazla üniversiteden katılımcıyla bu kez “Seyreltilmiş Zamanlar” başlığı çerçevesinde serüvenine başladı.

Geçtiğimiz yıl “Estetik” temasıyla düzenlenen ve Türkiye’nin dört bir yanından lisans ve lisansüstü öğrencilerinin yoğun ilgisini toplayan İbn Haldun Akademi, “Seyreltilmiş Zamanlar” temasıyla ikinci yılında yoluna devam ediyor. 

Türkiye’nin dört bir yanından yüzlerce üniversiteden gençlerin gerek yüz yüze gerekse çevrimiçi olarak takip ettiği İbn Haldun Akademi programı, bu yıl odağını sosyal bilimler penceresinden insanı insan yapan ancak günümüzde giderek yoğunluğu azalan ahlak, aşk, ciddiyet, disiplin, sosyal bağlar, derinlik ve anlam arayışı konularına çeviriyor. 

6 haftalık akademi programının 27 Nisan Cumartesi günü gerçekleşen ilk hafta oturumlarında açılış konferansını Nasıl Yaşadılar: Sabahattin Zaim başlıklı konuşmasıyla Rol Model Konuşmaları çatısı altında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Prof. Numan Kurtulmuş verdi. 

İbn Haldun Akademi, Önemli Bir İlmi Geleneği Yaşatıyor 

Prof. Kurtulmuş, Zaim’in önemli vasıflarından birinin sosyal yönü olduğunu söyledi. Sabahattin Zaim Hoca’nın sözünü dinleten yönünü akademik yetkinliği ve insani dinginliği olarak tanımlayan TBMM Başkanı, ilmi geleneğimizde en önemli şeylerden birinin intikal olduğunu, ilmin nesillerden nesillere tevarüs eden bir değer olması hasebiyle geleneğimizde yüceltildiğini vurguladı. Bu intikal vasfını ortaya çıkarması açısından İbn Haldun Akademi’yi oldukça önemsediğini belirten Kurtulmuş, bu yıl bir ayağı örnek şahsiyetlerin tanıtımına verilen değer üzerinde şekillen İbn Haldun Akademi’nin bu misyonunu da son derece önemli bulduğunu dile getirdi. 

Konuşmasına meselenin sadece Sabahattin Zaim Hocamızın tanıtılması değil, geleceğin Sabahattin Zaim’lerini yetiştirmek için de onun gibi şahsiyetlerin örnek alınmasını temin etmek olduğunu ifade ederek devam eden TBMM Başkanı Prof. Numan Kurtulmuş, Sabahattin Zaim’in “Evlad-ı Fatihan” denen nesilden olduğunu, kökeni itibariyle Balkan topraklarına bağlı ve kendini sonuna kadar Osmanlı mensubu hisseden bir zat oluşuna değindi. Günümüzdeki imkanların çoğunun olmadığı bir dönemde ülkenin kalkınması ve gelişmesi için kollarını sıvayan kıymetli öncülerden biri olan Sabahattin Zaim’in; iktisat, sosyal siyaset ve çalışma ekonomisi alanında en önemli hocaların başında geldiğini ve  İslami cenahın ciddi baskı altında olduğu dönemlerde çalışma ekonomisi ile ilgili kitabını her bir bölümün başına konuyla ilgili bir ayeti eklediği şekilde bastırabilecek cesarete sahip olduğunun altını çizdiği konuşmasında Zaim’in çalışma ekonomisi alanında Türkiye’nin en önemli otoritesi olarak kabul edildiğini ifade etti. 

İlim, İrfan ve Vicdan Sahibi Tüm Öğretim Üyelerine Türkiye’nin Kapısı Açık

Nazi Almanya’sı döneminde Nazi baskılarından kaçan nasıl birçok akademisyen varsa bugün de dünyanın dört bir yanında siyonist baskıdan kaçan akademisyenlerin olduğunu dile getiren Prof. Kurtulmuş, Amerika’nın gözde üniversitelerinde süregelen Filistin yanlısı protestolara da değindi. Bu kez bir ilim yuvası olan İbn Haldun Üniversitesi’nden seslendiğini belirten Kurtulmuş, dünyanın dört bir yanından ilim irfan ve vicdan sahibi tüm öğretim üyelerine Türkiye’nin kapısının açık olduğunu ifade etti. Şekle takılıp manayı unuttuğumuz dönemlerin geride kaldığını dile getiren Prof. Numan Kurtulmuş, milletimizin millet köklerinin üzerinde dünyayla yarışabilecek bir anlayışa yeniden kavuştuğunu vurguladı. 

İbn Haldun Akademi’nin ilk haftası, Prof. Numan Kurtulmuş’un Rol Model Konuşmaları serisi kapsamındaki konuşmasının ardından Büyük Davaların Gölgesinde başlıklı semineriyle Tarih Bölüm Başkanımız Prof. Halil Berktay’ın semineriyle devam etti. 

Gölgesinde Büyüdüğümüz Büyük Davaların Sonu

Seminerde “Hangi büyük davalar?” sorusuna değinen Prof. Berktay, siyasi kültür olması gerekirken tüm kültürümüze yayılan bir sorun olan sağ – sol meselesini ele aldı. Post – modernist, post – komünist ve post – endüstriyel dönemler sırasında yalnızca Türkiye’nin değil, tüm dünyanın büyük bir kriz yaşadığına değinen Prof. Berktay, sol siyasetinin ötesinde, sol kültürünün kendine nasıl bir yer bulduğu sorusunu irdeledi. Aydınlanma, Fransız Devrimi, Sovyet Devrimi, Bolşevik İhtilali, Tanzimat, Islahat, Osmanlı İmparatorluğu’nun ricatı ve çöküşü, Kemalist Devrim, Faşizm ve Nazizm, İspanya İç Savaşı, Yunanistan İç Savaş, Soğuk Savaş, Cezayir, Angola, Mozambik bölgelerinde olmak üzere Milli Kurtuluş Savaşları, Vietnam Savaşı, Rusya – Ukrayna Savaşı ve şimdi de Filistin – İsrail savaşı olarak gölgesinde büyüdüğümüz ve çocuklarımızı büyütüyor olduğumuz büyük davalara kronolojik olarak değinen Berktay, dekolonizasyon sürecinin kapanmasıyla halihazırdaki savaşlar ve baş kaldırışlar hariç büyük davaların da sona erdiğini ifade etti. 

Bir zamanlar Türkiye’de Sol’un davası olan Filistin’in şimdi Sağ’ın davası olduğu için mi Sol tarafından sahiplenilmediği sorusunu da mercek altına alan Berktay, Türkiye’de iki mahallenin ortak paydada asla birleşmediğini, feminizmin de iki mahallenin de ortak davası olmasına rağmen Sağ ve Sol’u birleştirememesi örneği üzerinden açıkladı.

Prof. Halil Berktay’ın ardından Akademi, Felsefe Bölüm Başkanımız Doç. Enis Doko’nun Erdemden Sonra: Hazcılık ve Tüketim Çağında Mutluluk ve Anlam Arayışı başlıklı semineriyle devam etti. 

Aydınlanmacı İdeolojinin En Büyük Hatası Ahlakı Devre Dışı Bırakması Oldu

Günümüzü post – erdem çağı olarak tanımlayan Doç. Enis Doko, Aydınlanma Çağı’nın en büyük hatasını ahlakı devreden çıkarmak olarak tanımladığı seminerinde modern kültürün yasalara ve duygulara yahut duygusallığa indirgendiğini, bunun da anlam kaybına sebep olduğunu dile getirdi. Maneviyatı tatmin edemeyen Aydınlanma Çağı’nın bir noktadan sonra kaybettiğini ve yerine “Duyguculuk” (Emotionalism) ve “Hedonizm/Hazcılık” kavramlarını miras bıraktığını ifade etti. Ahlakı duygulara indirgemenin sağlıksızlığından bahseden Doko, insan öldürmekten herhangi bir vicdan azabı ya da acı duymayan biri için ahlak yoksunluğu sıfatlandırmasının yapılamayacağı bu ideolojinin ve yalnızca haz aldığı şeyleri iyi kabul eden hedonizmin Aydınlanma sonrası çarpıklaşmış ahlak anlayışları olarak insanlığa miras kaldığını vurguladı. 

İbn Haldun Akademi’nin ilk haftasının son seminerinde Doç. Mehmet Dinç, Nasıl Aşık Olalım konulu konferansıyla katılımcılarla buluştu. 

Aşk, En Büyük Keşif Aracıdır 

Seyreltilmiş Zamanlar teması kapsamında seyrelmeyi yüzeyselleşmek olarak tanımlayan Doç. Mehmet Dinç, modern dünya insanının duygularının haz ve korku üzerinden şekillendiğini dile getirdi. “Çok insanı az tanıyoruz, çok şeyi azar azar biliyoruz, çok şeyi az istiyoruz, çok istediklerimiz için az bedel ödüyoruz” sözleriyle seyreltilmiş zamanlarımızın özetini çıkaran Doç. Dinç, “Hakikaten âşık olalım mı? Böyle bir şeye gerek var mı?” sorusunu Yunus Emre’den “İşitin yarenler aşk bir güneşe benzer, Aşkı olmayan gönül misali taşa benzer” beytiyle cevapladı. Âşık olma serüvenindeki problemimizin az sevmemiz, bencilce sevmemiz ve gönlümüzün çok çabuk başka bir gönle kayması olduğunu ifade eden Dinç, aşkın dilimizin bozulmasıyla da uzaklaştığını ifade etti. 

Aşkı kalbi etkileyen, uzun süre devam eden kuvvetli sevgi olarak anlamlandıran Doç. Mehmet Dinç, Batı tarzında eros (cinsellik), phila (dostluk), ludus (eğlence sevgisi), agape (herkesi sevme), pragma (süregelen sevgi), philautia (kendini sevme), storge (aile sevgisi) ve mania (takıntı) olarak ifade edilen 7 çeşit aşktan, Doğu tarzında ise hayvani, tabii, ruhani, akli ve ilahi olarak ifade edilen 5 çeşit aşktan bahsetti. Konuşmasında aşkı İbn Sina’nın “Tüm varoluş hiyerarşisini düzenleyen vazgeçilmez unsur” tanımıyla tanımlayan Dinç, Nasıl Aşık Olalım? temalı konferansını aşkın en büyük keşif aracı olduğunu ifade ederek sonlandırdı. 

Fotoğraflar